Vietnam HUE kentiMekong deltasındanMekong deltası- tahıl nakliyatıMekong deltası -evlere giden köprüMekong deltası -nehirde avlanma
Luang Prabang-Laos
Mekong deltası-nehirde işgünü
Mekong deltası- nehirde işgünü
Mekong nehri- yaşam
Vietnam Hue kenti günbatımı
Mekong deltasında okuldan eve dönüş
Mekong deltası- muz nakliyatı
Mekong deltası- eve giden durak
Laos
Mekongda günbatımıLaosta balıkçıMekong deltası -
Laos
Tayland_Laos sınırı sabah
GÜNEYDOĞU ASYA DAN PORTRELER..
Bu yörede yaşayan insanlar karlı kışla pek tanışık değiller..Yaz, kış tepelerinde güneş var ve iklim sıcak..Zaman zaman muson yağmurlarıyla Mekong nehir yatağı dolup eni 8 km. ye kadar çıkabiliyor..Yani sıcak günlere ek olarak yağmur ve sis dışında bir değişiklik tatmıyorlar ..Sadece kış aylarında güneşin batmasıyla birlikte akşam saatlerinde hissedilir bir ısı azalması oluyor..Üstünüze birşeyler alma isteği doğuyor..Yağmur varsa zaten yağmurluk altında dolaşıyorsunuz..
Kuzey Tayland'da, orijini Myanmar (Burma) olan ancak oradan göç ederek buraya yerleşmiş bir halk mevcut..Bunların kadınları güzellik ve estetik kaygıya dayalı olarak boyunlarına, diz eklemlerinin altına ve kol bileklerine halkalar takarak büyüyorlar..takma işlemi çok küçük yaşlarda kemiklerin uzama döneminde başlıyor..Böylece yıllar geçtikçe bu takılan halkalara uygun olarak uzamaya başlayan kemikler yeni halkaların takılabileceği alanlar açıyor..En yaşlılarda en fazla üstüste geçirilmiş halkaya rastlanıyor..Bu halkaları sadce 2 yılda bir kez çıkarıyorlarmış..Gece de onunla uyuyorlar..Boynun orjinalden 2-3 kat fazla uzadığı gözönüne alındığında, halkaların çıkarılmasıyla kafanın taşınmaz bir ağırlık olarak boyunu büktüğü gerçeği bu konunun en acımasız noktası aslında.. Bir başka uygulamada kulak memesinde oluşan deliğin genişletilerek giderek çok geniş bir halka haline getirilmesi.. Bütün bu sözümona güzellik anlayışı da giderek yokolmaya başlıyor..Ziyaret ettiğimiz köyde herkes bunu yapmıyordu..Yapanları ise turistik amaçlı olarak adeta vitrine koymuş ve onlara, yöreye özgü dokuma ile el işlerini sattırıyorlardı..
Tayland kuzeyi
Tayland Bangkong civarı
Tarlada ve açıkta, nehir üstünde çalışan insanların başında güneşten koruyan geniş kenarlı şapkalar vazgeçilmez aksesuarları..Kuruttukları sazlarla yaptıkları bu geniş konik şapkalar çok da hafif...Bu nedenle uçmaması için alt iki kenardan geçirdikleri kumaş parçalarını çenelerinin altında bağlıyorlar..Yörede çalışan insan olarak en çok göz önünde olanlar KADINLAR.. Tarlada pirinç eken de onlar..Şehrin sokaklarında, pazar yerlerinde satış yapanlar da.. Görülecek ve güce kuvvete dayalı işlerin dışında ne varsa kadınlar yükümlenmiş durumda.. Bu nedenle (ilginç olarak) her yaştaki çocukla ilgilenen babaları görmek çok sık rastlanan bir durum..
Bu bölgede fakir olan ve geçimini çok az gelirle idame ettiren nüfus çoğunlukta..Hatta Vietnam ve Laosun önemli bir kısmı köy.. Ayrıca nehir ve durgun suyun bolluğu sivrisinek yanında birçok vektörün üreyip yayılmasına neden oluyor.. Bu böceklerle savaşmada çok geri kaldıklarından güneşin batışıyla birlikte yakarca ve sivrisineklere yem olmaktan kurtulamıyorsunuz..
Hava aslında kırsalda çok çok temiz..Ancak şehirlerde yoğunlukla birlikte en ucuz ve kolay ulaşım aracı olarak bol miktarda motorsiklete rastlanıyor..Arı kovanını andıran şekilde motorla gezenler hem hava kirliliğine hem de gürültüye neden oluyorlar..Gene tayland hariç diğer ülkelerde az gelişmişliğe bağlı trafik lambaları yok denecek kadar az..Sadece birkaç önemli caddede rastayabilirsiniz..Onun dışındaki tüm cadde ve sokaklarda bu motorsikletler birbirlerine değmeden, inanılmaz bir şekilde sağa sola dönüyor, karşıdan karşıya geçiyor ve yayalara çarpmadan gidiyorlar..Bu hava kirliliği nedeniyle şehirde yaşayan yerlilerin pek çoğunun ağız ve burunu örten kağıt yada kumaştan yapılmış maske taktıklarını gözlemliyorsunuz..
Vıetnam-Halong Bay
Mekong Deltasından
Vietnam-Hue yasak şehir
Vietnam
Mekong deltasından
Mekong deltası- pirinç yufkası yapımı
Mekong deltası- tarlada çalışanlar
Mekong deltası- pirinç yufkası yapımı
Vietnam (Hanoi) sokak
Mekong deltasından
THAILAND
Gezim Thailand'ın başkenti Bangkok'da başladı ve bu şehre (kendi dilindeki anlamı: Melekler Şehri) bir ayın içinde 3 kez giriş yapmış oldum..Bangkok Güneydoğu Asyanın başkenti olacak kapasitede modern, gelişmiş ve çok renkli bir kent..Ayrıca İstanbul'un da kardeş kentlerinden...Sadece onu anlatmak çok uzun sürer aslında.. Bu şehire tam 4 yıl önce ilk kez gitmiştim..4 yıl içinde geçirdiği gelişime dahi şaşmamak elde değil..Çok hızla ve iyi yönde gelişiyor..Ülkede Nüfusun % 99budist..
Bangkok
Thailand da selamlama
Taylandlılar güleryüzleri, saygıyla iki ellerini göğüs hizasında birleştirip eğilerek verdikleri selamla tanınıyor..
Bu bölgede krallıkla yönetilen iki ülkeden biri..Hükümdarlıkta 64 yılını doldurmuş olan krallarına çok bağlılar..Taylandın ana caddeleri havaalanı, aklınıza gelebilecek her mekanında kral ve kraliçenin büyük boy fotoğrafları göze çarpıyor..Tayland bayrağı lacivert beyaz ve kırmızı renklerden oluşmakta..Kraliyet bayrağı ise düz sarı renkte..Bu iki bayrağı da her yerde görmek mümkün..Kraliçenin rengi ise açık mavi..Açık mavi bayraklar genellikle kraçileyle ilgili bina ve onun himayesindeki yerlerde göze çarpıyor..Kral ve kraliçenin birlikte fotoğraflarının olduğu yerlerdeyse içiçe geçerek sarılmış sarı/açık mavi şeritler etrafı süslüyor..Asla bayağı değil, estetik görünümde ancak akılda yer ettirecek kadar fazla yerde göze çarpıyor..
Tayland eski SİAM krallığının günümüzdeki mirasçısı sayılır..Eski başkenti ise Bangkok'un kuzeydoğusunda bulunan ve Ayyuthaya adı verilen yer..Burası 1350 yılında Siam krallığının başkenti olmuştur.1600 lü yıllarda nüfusu 1 milyon civarında olup dünyanın önemli kentlerinden biriymiş..Unesco'nun dünya kültür mirası listesinde olan bu eski başkenti ziyaret tam bir günü alıyor..Birçok eski tapınakla karşılaşmak mümkün..
Ayyutthayada budist tapınak
Ayyutthaya'da Burmalıların yaptığı tapınak
Budizm Hindistan kuzeyinde doğup, hem doğuya doğru, hem de denizden güneye yayılmış bir din..Belki din değil bir inanç felsefesi ama günümüzde dinleşmiş durumda.. Taylanda girişi Kambaçyo yoluyla olmuş..O zaman siam krallığının toprakları Kamboçyayı da kapsıyormuş zaten..Kamboçyadaki budist tapınaklar yapı olarak farklı..Hindistanın doğusunda bulunan Burma (Myanmar) ise daha farklı budizm tapınaklarına sahip..Mezhep farkı olarak görebileceğimiz bu ayrılık nedeniyle Burma ve Tayland (Siam) arasındaki savaşlarda Ayyuthaya yakılıp yıkılmış..Tüm tapınakları harap etmişler, sadece tapınak içindeki Buda heykellerine dokunmamışlar..Çünkü onlar da Budaya saygılı..Bu yüzden boş bir arazide oldukça uzun (52 metre) bir taştan yatan buda heykelini yer yer yanmış olarak görüyorsunuz.. Aslında o heykel bir tapınağın içindeymiş..Sadece bu kalmış geriye..
Oturan Buda ve bağışlar
Burmalıların Ayyuthaya'ı işgalinden sonra buraya Burma tarzı tapınaklar yapılmış
Oldukça geniş bir alanda pekçok tapınak gezmek mümkün.Bazı tapınaklar onarılmış ve bakımlı bahçeleriyle hala ibadete açıklar..
Özelliği yakınında bulunan binaları ve ağaçları yok ederek büyümesidir..Kökleri çok uzaklara ulaşırlar ve toprak üstünde seyrederler..Ayyuthaya'da böyle bir ağacın kökleri Budaya zarar vermeden çevresinden dolaşınca kutsal ve görülmesi gereken bir nokta oluşturmuştur..
Burada ibadete başlamadan önce Buda çiçeği sayılan LOTUS dan satın alıp onu Budanın önüne bırakıyorlar.Ya da kare şeklindeki kağıda yapışmış olarak satılan altın yaldız satın alıp önünde dua ettiği buda heykelinin üstüne yapıştırıyorlar..Gene yiyecek ve içecek bırakmak da olası..Budaların haftanın günlerini temsil edenleri de var..Pazardan cumartesiye her günün budası farklı..Kişi isteğinin hangi gün gerçekleşmesini istiyorsa o günün budası önünde dua ediyor, tütsü yakıyor..Hemen yanıbaşındaki gonga da vurarak ses çıkarıyorlar..
Bangkok, otoyollar , viyadükler ve köprülerle donatılmış şehir, yanısıra gökdelenlerle de süslenince epey modern bir görüntü ortaya çıkıyor..Ama gezgin olarak insan, o alışılmış görüntüleri değil de egzotik ortamları arıyor..Bu anlamda en klasik yerlerden biri KHOSAN ROAD.. Bizim İstiklal caddemize benzetebiliriz buradaki yaşamın akışını..Çünkü sabaha karşı 6 da barlar,kafeler, masajcılar ancak boşalıyor ve herkes otelinin yolunu tutuyor.. Yüksek düzeyde müzikle dolan bu cadde gerçekten görülmeye değecek kadar renkli..Yolun iki yakası boyunca dükkanlar ve onların kaldırıma taşan standlarında en çok tekstil olmak üzere birçok şey satın alabilir, döviz bürosunda döviz bozdurup hemen yanındaki kaldırım masajcısında yanyana konmuş yataklara uzanıp ayak masajınızı (1 saati 200 baht yani 10 TL) yaptırabilirsiniz..
Bangkokda sokak masajı
Bangkok sokak satıcısı
Dahası onun yanındaki seyyar lokanta arabasından noodle+sebze ve tavuk parçalarının bir tabağını 10-20 bahta alıp(50 krş-1 tl arası) karnınızı da doyurabilirsiniz.. Bu caddeye çıkan sokaklar ve paralel caddeler de aynı şekilde gelişmiş durumdalar..Bu renkli mahalle , Kraliyet sarayına (Grand Palace)ve Wat Pho denen en eski ve en önemli tapınağa yürüyüş mesafesinde..
Kraliyet sarayı Bangkonk'un güç ve ihtişamını sergiler..100 den fazla birbirinden görkemli ve süslü yapıdan oluşmaktadır..geleneksel Thai mimarisinin en güzel örnekleri buradadır..
Kraliyet sarayından
Kraliyet sarayından
Unesco kültür mirasındaki kraliyet saray tapınağı
Bangkok Kraliyat sarayındaki tapınaklar
Watt Pho nın önemiyse binalarından birinin içinde altından "yatan buda" heykelinin bulunmasıdır..Ayrıca thai masajının eğitimi de bu tapınakta verilir..
Chinatown (Çin mahallesi) bir diğer eğlence merkezidir..Takı,yiyecek ve giyecekte fiyatlarının ucuzluğuyla dikkati çeker..Akşam pazarı denen bir pazarı Patpong caddesinde kurulur.
Nehir kıyısında Wat Arun da tüm görkemiyle sizi karşılar.. Özelliği dış cephesinde bulunan tabaklardır. Tapınağa adak adayanların bıraktıkları tabaklardır bunlar.. Şafak tapınağı olarak da anılır..
Bangkok'un bir başka ünlü yeri "yüzen pazar" yada turistik adıyla "floating market"...
Buraya yarım saat süren ve kanalda yol alan teknelerle ulaşılıyor..Giderken yolda kanal kıyısı boyunca evleri seyrediyor ve buradaki günlük yaşamlara da tanık oluyorsunuz..
Yüzen market; teknelerin içinde yiyecek, el işi eşyalar satan satıcılarla, gene bunlara kah teknelerin içinde kah karadan elleyen, pazarlık yapan müşterilerin biraraya geldiği çok renkli bir ortam..Bangkongda diğer tüm güneydoğu asya ülkelerindeki gibi pazarlıksız hiçbirşey almanız doğru olmaz..Utanmadan 10 katı fiyat söyledikten sonra 10 da birine razı olup satmak isteyenler gününüzün olağan kişileri haline geliverir..
Hırsızlık ve diğer adi suçlara oldukça az rastlanır..Budizm felsefesiyle büyüdüklerinden inançları doğrultusunda bu gibi ahlaksızlıkları yaparak ruhlarını aşağılayamazlar..Ancak turistik yerlerde artan uyarılara uyarak fotoğraf makinesi ve diğer kıymetli eşyalarınıza sahip olmanız gerekir..
Budist gelenekte uğur için...
Thailandda meyve ve sebzelerin bolluğu insanı çok şaşırtıyor..Aynı zamanda oldukça fazla da et tüketimi var..En çok rağbet edilen kümes hayvanları ve denizden çıkan yosunlar,kabuklular ile balıklar...
Bütün bunlar gerçekte sağlıklı beslenme reçetelerinde sunulanlarla eşdeğer..Bu nedenle çok keyifle yemek yemeniz mümkün..
Kendi payıma daha önce hiç tatmadığım belki ondan fazla meyve tattım..Dragon favorim oldu..Bu meyveler gene şehir merkezindeki sokaklarda rastlayacağınız arabalarda satılıyor ve en güzeli 50 bahta yani 2.5 TL ye bir büyük bardak taze sıkılmış meyve suyunuzu yudumlayabiliyorsunuz..Dilediğiniz 3-5 meyvenin karışımı olarak da hazırlatabilirsiniz, hiç farketmiyor..Bu iklimde en çok yetiştirilenlerden biri belki de başta geleni pirinç olduğundan pirincin tanımadığınız her türlü ürününe de bu yörede rastlayabilirsiniz..Pirinç likörü dahil, yufkası, makarnası şekerleri, pirinç patlağından yapılan ürünler, hepsi tatmanız için sizi bekliyor..
Çok tedbirsiz davranmadığınız takdirde sokak satıcılarından yedikleriniz, içtiklelerinizden barsak yolu enfeksiyonu kapmanız çok olası değil..Ama gerçekten hijyenik şartların kötü olduğu gözle görülen bir satıcıya da yönelmemek gerek elbette..Yoksa en lüks lokantada da göremediğiniz mutfakta hazırlanan yemeklerden mikrop kapmanız olasıdır.. Sözü açılmışken bu ülkelere giderken hiçbir aşı olmadım..Sadece olabilecek enfeksiyonlara hazırlıklı olmak üzere yanımda büyükçe bir ilaç torbası vardı..Çok şükür bir aylık gezim sırasında ihtiyacım da olmadı..Ancak bir arkadaşım Laosta bir kırsalda gastroenterit oldu..Aradığımız ilacı köyün bir dolaplık eczanesinde bulduk hem de sadece 1 dolara.. Buralarda dolar da geçerli bir para birimi olduğu için zaman zaman dolara başvurabilirsiniz.. Çevrede dolaşmaya başlamadan önce herşeyi bulma şansınız olan Bangkokda alışveriş yapmanızı da öneririm..Mesela turistlere hizmet veren 7-eleven adlı market zinciri bu şehirde çok yaygın ve oldukça fazla ürün içeriyor..
Gene ilginç bir nokta, bu dört ülkenin hiçbirinde halk, kahvaltıda tüketmeye alıştığımız peynir ve zeytinle tanışık değil. ..Sadece marketlerde dilimlenmiş tost peyniri bulup mutluluktan havaya uçuyorsunuz..Zeytinin adı ise yok...Sadece ve bir tek Laos'un başkenti Viantiane da batılı tarzda birkaç markete rastladım..Bu marketlerde değişik peynir çeşitleri yanısıra farklı tahıllardan yapılmış ekmekler de vardı..
Thailand öyle bir ülke ki buraya geliş amacına göre size farklı alternatifler sunabiliyor. Dünyanın önemli seks merkezlerinden biri olan Bangkoka geliş amacınız buysa, ona göre bir rota çizer ve üstelik de kolaydan daha kolay yollarla bu amacınıza ulaşırsınız..Bunların en çok yerleştiği alan Çin Mahallesi Patbong caddesindeki gece klüpleri yanısıra eğlencenin sabaha kadar devam ettiği her cadde ve sokaktır..
Ancak benim ilk gelişimde farkettiğim gibi Thailand, en çok da Bangkok, çocuklu bir aile için unutulmaz bir tatil yeridir de aslında.. Özellikle çocukları belli yerlerden uzakta tuttuğunuzda onlara bir Disneyland tatili kadar heyecan ve mutluluk yaşatabilirsiniz..Çünkü Thailand genelinde yaygın olan ama en iyilerinin Bangkong çevresinde olduğu parklarda filler ve timsahlarla yapılan gösterileri izleyip, elinizle timsahları besleyerek, yada bir kaplan yavrusunu emzirerek, bir boa yılanını boynunuza dolayarak poz verip doğanının tam da içinde yaşayabilirsiniz..Aynı yerlerde thai dansı gösterileri, maymunlar ve daha pek çok eğlenceyi bulmak mümkündür..
Gene Thailand kıymetli taşların çıkarıldığı ve bu nedenle ucuza bulunabileceği bir ülke..Bizim Türk kuyumcularımızın da çok ziyaret ederek ithal ettiği taşları yakından görmek, yada edinmek mümkün..
Dediğim gibi Thailandı seçme amacınız önemli..Ama her keyfe hitap edebilecek bir ülkedesiniz..5 yıldızlı otellerde konaklar, şık geziler de yapabilirsiniz..Khosan Road da bir otelde konaklayıp şehrin nabzını elinizde de tutabilirsiniz..Seçim sizin..
Sokak satıcıları fazla ısrarcı olup peşinize takılabilir.Thailand'da "hayır" demek için başınızı iki yana sallamanız yeterli..Yukarı aşağı sallama ise "evet" anlamına gelecektir..
Bangkok merkezinde nerdeyse her sokakta budist tapınak görmek mümkün..Gezmek için kapısından bahçeye girmeniz yeter..Burada ibadet edenleri izleyebilirsiniz..Tapınağa girişte baş açık olmalıdır..Buda'ya saygı için şapkanızı çıkarın ve ayaklarınızı çıkarın..Bir galoş da işinizi görür.. Budizm felsefesinde insan vücudunun en değerli yeri baştır..Belki bizim dilimize geçmiş olan "Başımın üstünde taşımak" gibi deyimler de orta Asya kökenimize dayalıdır..Çünkü aynı bizim geleneklerimizdeki gibi bu ülkelerde bir kişiye doğru ayak uzatmak,ayak dayamak çok ayıp kabul edilir..Bindiğimiz minibuslerde ön camdaki dikiz aynasında buda heykeli olduğundan "budaya saygı için ayaklarınızı uzatmayın" yazısını sıkça gördük..
Bangkok, nehir ve kanallar üstüne kurulu bir şehir olduğundan çok keyifli geçecek bir kanal gezisi almanız ve şehri bir de bu açıdan bakarak tanımanız mümkün.. Bu coğrafyaya özel nehir evlerini burada da gözlemleyebilirsiniz..
Bangkokda en konforlu ve ucuz ulaşım taksilerle oluyor..Taksimetreyi açtırmanız şartıyla pembe ve yeşil boyalı taksilere binerek dilediğiniz yere gidebilirsiniz..Yöreye özgü 2. ulaşım aracı ise "tuktuk" lardır..Bunlara binmeden pazarlık yapmanız şarttır ve taksiden pahalıya gitme olasılığı vardır..
Thailand Türk vatandaşlarından 90 güne kadar kalmak şartıyla vize istememektedir..Defalarca vizesiz giriş çıkış da mümkündür..
KUZEY THAİLAND
Kuzey Thailanda yataklı vagonda bir gece treniyle yada uçakla geçmek mümkün..
Chiang Mai kuzeyin önemli bir kenti..Çok da turistik olduğu için burada keyifli günler geçirerek konaklamak mümkün..Şehirde yürüyerek dolaşırsanız neredeyse heryer yürüyüş mesafesinde..Eski şehir surların içinde bulunuyor..Buraya bir kaç caddeden giriş yapmak mümkün..İçerde pazar günü kurulan pazar yanında birçok alışveriş yapmaya uygun yer bulabilirsiniz..Kentin neredeyse her sokağında Watlar (tapınaklar) var..Yürürken girip tapınaklara bakabilirsiniz..
Tuktuka davet
Chiang may kuzey Thailandın dağlık bölgesinde ve Myanmar'a 2 saatlik mesafede altyapısı bangkok'a çok benzeyen ancak daha ucuz bir şehir.. Bu bölgede doğa sporlarıyla ilgilenenlere pekçok seçenek de var..
Ateşli silahlarla atış demeleri yapabileceğiniz gibi,bungy jumping, offroad, trail bike, go-kart, xorb ball bunlar arasında sayılabilir..
hiç şüphesiz bunun en önemli nedeni..
Ancak bu kente gelerek çevredeki güzellikleri dolaşıp deneyim kazanmak isteyenler de var..Bu turlar arasında en ilgi çeken MaeHongson bölgesi.. Ormanlık alandaki fil eğitim merkezlerinden birinde fil safari yapmadan önce Mae Ping nehri üstündeki halat köprüyü kullanarak karşıya geçiyordunuz..
Üzerine bindiğiniz filin sırtında inişli yokuşlu orman yolculuğunu takiben uzattığı hortumuna koyacağınız muzla beslemeniz ve sonrasında gene onunla nehirde yol almanız mümkün..Daha sonra aynı nehirde yanyana dizilip bağlanmış bambu kamışlarından yapılma sallarda, sonsuz içsel bir huzurla ve sessizlik içinde yolculuğa devam
ediyorsunuz....
.Bizim için çok tanıdık öküzlerin çektiği kağnılarla yapılan yolculuk sonrası da fillerin gösterilerine gidiyor, hortumlarıyla çiçek sunuşlarını, resim çizmelerini, ağır bacaklarıyla futbol oynamalarını ve birçok yetenek sergilemelerini sirk havasında izliyorsunuz...
Bu turda en ilginç olanlardan biri geleneksel güzellik anlayışı olarak boyunlarına kol ve bacaklarına taktıkları halkalarla bu uzuvlarının uzamasına neden olan kadınların bulunduğu köye ziyaret...
Son olarak orkide bahçesini ziyaret ve kelebeklerin bulunduğu bölüm de bu günlük geziyi lezzetli bir yemeğe benzetirsek ağızda keyif bırakan tatlı bölümüydü ...
tayland kuzeyi
tayland kuzeyi
Kuzey Thailand'daki yolculuğuma, doğuya doğru giden kara yoluyla devam ederek Laos sınırında bulunan Chiang Kong adındaki küçük yerleşim bölgesine ulaştım...Laos -Thailand sınırını burada Mekong nehri
yaptığından bu kasaba nehir kıyısındaydı..
Tayland_Laos sınırı sabah
Sınırda olması turistik yönde gelişimini sağlamışsa da henüz iyi bir merkez olmaktan çok uzaktaydı..Nehir kıyısındaki budist tapınak oldukça görkemliydi..Buradan nehri enine geçerek laos sınırına geldim..Gümrük işlemlerini takiben 2 gün sürecek Mekong nehir yolculuğu başlıyordu...
VIETNAM
Vietnam olmak üzere iki ayrı ülkeydi..Kuzey kominizmle yönetilen başkenti Hanoi olan bir ülkeyken güneyde Fransanın bir önceki yy dan kalma sömürge etkisi devam etmekte ve özellikle Mekong nehrinin denize döküldüğü yerde kurulu başkenti Saigon ile daha gelişmiş bir ülke vardı...Fransa 19. yy da laos-Kamboçya ve Vietnamı sömürgeleştirmişti..Bağımsızlık hareketi sonucu Vietminh 21945 de cumhuriyeti ilan etti. Bu durum fransa ile komunist lider Ho Chi Mingh'i karşıkarşıya getirdi. Moskova'dan destek alan, Çinden silah sağlayan ve Mao Zedoung'un gerilla harekatı taktiklerini çok iyi bilen Ho Chi Mingh karşısında duramayan Fransa 1954 de teslim oldu..
1956 da seçim yapıldı..Vietnam iki ayrı yönetime bölündü..Kuzeyde Ho Chi Mingh'in kominist hükümeti, güneydeyse ABD destekli otoriter Saigon hükümeti kuruldu..Bu durum çok sürmedi ve güneyde büyüyen tepkiler sonucu kuzeyden silah desteği alarak vietkong cephesi kuruldu ve iç savaş başladı..ABD batılı müttefiklerini yanna alarak güney Vietnam'ı uçak kanatlarından böcek ilaçlaması yapar gibi sıktığı kimyasalla yaktı...Ağaçlar, ormanlar, insanlar yandı..Toprağa geçen kimyasal ajan hala doğumsal anomalilere neden olmakta..Gene de bilmedikleri bu coğrafya koşullarında karadaki gerilla savaşını yürütemediler ve 1968 de Vietkong "tet" saldırısını başlattı.1973 de ateşkes ilan edilse de kısa süre içinde savaş yeniden başladı...30 Nisan 1975 de Vietcong'un Saigon'u ele geçirmesiyle savaş son buldu..ABD yenilgisiyle biten savaş sonucu iki ülke Ho Chi mingh liderliğinde birleşti ve Saigon'un adı değiştirilerek, şehre bu önderin ismi verildi..
Vietnam, güneydoğu Asya'nın en ucuz, en pis ve fakir ülkesi..Halkı hala ABD-Vietnam savaşının depresif izlerini taşıyor..Zaten önemli bir kısmı kırsalda yaşıyor ve geçimini çiftçilikle kazanıyor..MS 938 de Çin İmparatorluğuna karşı bağımsızlığını kazanarak kendi imparatorluğunu kurmuş ve 900 yıl civarında böyle yönetilerek, imparatorluk sarayları ve debdebeli mimariler yapılmışsa da Vietnam halkı yoksulluktan başını hiç alamamış görünüyor.. İnce uzun ve dağlık araziden oşuşan bu ülkeye Mekong nehri 9 kollu deltasını oluşturmadan önce giriyor ..Ülkenin bu kesiminde dağlar yok,düzlük ve yaşama daha müsait toprak zenginliğinde..Saigon(Ho Chi Mingh city) İstanbul gibi kırsaldan çok göç alan ve çarpık kentleşen bir şehir..Herkes bu şehre bir yerinden tutunup geçim derdine düşüyor..Ancak kendi evlerini almaları nerdeyse mümkün değil..Kent çok kalabalık, gürültülü ve pis.. Vietnamın heryerini saran motorsikletlerden 10.000 lercesi hergün trafikte dolaşıyor...
Sokaklarda üçgen şapkaları ve omuzlarında taşıdıkları büyük terazileriyle meyve, sebze satan birçok kadın satıcıya rastlamak mümkün..
HANOİ
Vietnam'ın başkenti, kuzeyin de merkezi olan Hanoi..Kominizmin nefesini havaalanından kentin sokaklarına kadar heryerde hissetmek mümkün.. Oysa artık sosyalizmle yönetiliyor Vietnam..Ancak üniformalıların çokluğu buna karşın trafik lambalarının olmadığı başı bozuk trafikle dikkat çekiyor..İnsanların giysilerinde seçtiği renkler çoğunlukla karanlık, yüzlerindeki ifade bedbin..
5 yıldızlı otel odasından şehrin kurulduğu güzel coğrafyayı izleyip beğenmeniz olası ancak sokaklara yaya olarak dalmanızla birlikte yukarda bahsettiklerimi yaşamaya başlıyorsunuz...Bu şehir bir göl ile bir nehirin etrafında gelişmiş..Hoan Kien gölü içinde bir ada var..Adadaki tapınak (Ngoc San tapınağı) geziliyor ve oraya aşıkların köprüsü olarak anılan bir köprüyle geçiliyor..
Beni en çok etkileyen Song Hong (Kızıl nehir) ve Hoan Kien gölü üstündeki köprüydü...
Beni en çok etkileyen Song Hong (Kızıl nehir) ve Hoan Kien gölü üstündeki köprüydü...
Hoan Kien gölündeki adaya ve üstünde bulunan tapınağa giden köprü
Hanoi'ye Bangkok dan uçakla geçtim.. Havaalanında ordu disiplini hakimdi..Görevlilerin hepsi erkek ve üniformalıydı..Oldukça küçük olan bu havaalanına direk uçuş yapan havayolu da az...
Vize ve pasaport işlemlerinden sonra şehre vararak gezilecek yerleri görmeye başladım..
Ho Chi Ming ve Konfiçyus'un çok önemsendiği bir merkezdeydim..Bu nedenle Ho Chi Ming'e yapılan anıt mezara giderek geziye başladım..Yapımı 1990 da biten bu anıt mezar içinde gerekli saygıyı göstermeniz, sessiz olmanız ve kıyafetinize dikkat etmeniz gerekiyor.İçerde fotoğraf çekmek yasak..Büyük bir alanda bakımlı bahçesiyle dikkat çeken cephesi granit mermerle kaplı bir anıt...
Ho Chi Mingh'in anıt mezarı
Mezar çevresindeki inzibat
Hava ülkenin kuzey bölgesi olduğundan kapalı ve puslu da olsa ısısı kış aylarında ortalama 15-20 derece....
Sokaklarda bisiklet, motorsikletle yada yaya gezenlerin hava kirliliğine karşı ağzındaki maskeler dikkati çekiyor..6.000.000 nüfuslu bu şehrin merkezindeki yoğun kalabalık da bir başka dikkat çeken olgu..Motor ve bisikletlerin üstünde kaldıracağından fazla eşyanın yanısıra aile fertlerinin hepsinin taşındığını görüyorsunuz..
İkinci durak Ho Chi Ming'in tüm savaş yıllarında barınak ve askeri stratejilerini kurguladığı yer olarak kullandığı şuanda müze olarak ziyaret edilen yerdi.. Yaşamı sade eşyalarda oluşan göl kenarındaki bir evde sürdürmüştü..İçeri pencerelerden bakabildik.. Göletin karşı kıyısındaki yüksekçe yığma toprağın içinde savaştaki bombalamalardan korunmak üzere sığınak barınağı vardı..Müzeyi de beyaz giysili askerler korumaktaydı...
Hanoi'de mutlaka görülmesi gereken yer "Edebiyat Tapınağı" ..Burası hayran oldukları Çin düşünürü Konfiçyus için yapılmış.. Uzunca ve geniş bir alana yayılan tapınak girişinde dörtgen bir havuz arkasında, iki ayrı geniş avluyu çevreleyen binalar var..Binalardan bir diğer avluya geçiş mümkün..Öndeki avlunun tam karşısındaki binada imparatorun, ondan sonraki avlunun karşısındaki binadaysa Konfiçyus'un heykelleri yer alıyor..
Vietnamlılara öğretilerinden etkilenmişlerdir..sorarsanız dinleri için "Budist" derler..Ancak onların bir kısmı "üçlü" dedikleri ve üç ayrı felsefeden oluşan karma bir inanışa sahiptirler..Bunlardan biri budha, diğeri Konfiçyus ve bir diğeri de Hırıstıyan felsefeleridir.. Bir yüzyılı aşkın Fransız egemenliğinde yaşamalaarı sonucu hıristiyan öğretilerin etkisinde kalmıışlardır..Bu nedenle orijinal budizmden farklı bir dindedirler .Vietnamda bu dine inanan 2-8 milyon insan vardır..Yani Konfiçyus'e de Budha'ya olduğu gibi taparlar..Bu "Cao Dao" dini 1920 de Ngo Van Chieu tarafından kurulmuştur..Bir çok düşünür, peygamber, siyasi görüş bu dinde yer alır..İlk mabedi 1926 da güneyde Saigon'a yakın yapılmıştır..
Ve işte doğa mucizesi HALONG BAY....................
Bütün bunlardan sonra Hanoi şehrini durak olarak seçenlerin asıl en büyük amacı bir doğa harikası olan HALONG BAY'ı görmek..Şehirden yola çıkan turlarla 2 günlük bir program yapıp muhteşem bir yatta harika yemekler yiyerek ve harika manzaralar eşliğinde seyahat ediyorsunuz..Gün doğumundan batımına eşsiz manzaralar sunan ve 3000 kaya adacıktan oluşan bu körfez de Unesco'nun dünya kültürü listesinde..Buradaki kayaların oluşumuyla ilgili Vietnamlı'ların bir de efsanesi var..Çinlilerle yaptıkları savaşta onlara yardıma gelen ejderha kuyruk darbesiyle karayı 3000 parçaya bölmüştür..
Bu adalarda bulunan yüzlerce mağaradan sadece 3 tanesi turistik geziye açılmıştır.. zaten hepsini de keşfetmek henüz mümkün olmamıştır..2 günlük bu programda kanoyla gezmek ve mağara turu da var..
HUE
1010 yılında bin senelik Çin işgaline son veren imparator Ly Thai To ;Hyayılan ejderha anlamına gelen Thang Long adını verdiği başkentini şimdiki Hanoi'nin olduğu yere kurdu.. 1802 ye kadar buradaydı..Ancak o yıl imparator Gia Long, başkenti daha güneyde bulunan Hue'ye taşımaya karar verdi..Burada yaptığı surlarla çevrili Yasak Şehir'e rağmen eski başkenti hala daha debdebeli bulduğu için Hanoi deki sarayları 1848 de yıktırmıştır..
Hue şehri bir dönem Vietnama başkentlik yaptığı için görülmesi gereken merkezlerden biri..Buraya yataklı vagonda gece yolculuğu yaparak ulaştım..Trendeki hijyen bozukluğunun ve pisliğin boyutunu burda anlatmam söz konusu olamasa da hayal gücünüze bırakıyor ve bu nedenle bu yolla Vietnamda yolculuk yapmaya karar vermeden önce biraz düşünmenizi istiyorum..
Hue kenti küçük ama şirin bir yer..Orta Vietnam da bulunan bu şehre gelirken trenle birçok pirinç tarlaları ve kırsal yaşamı görerek ilerledik..Vietnamın ortasında üzüm bağları ve bunlardan yaptıkları şarapları da var..
Bu bölgedeki en ucuz ve içimi kolay şarap, burada bulunan Dalat adında bir kente ait .Turistik yerlere göre fiyatı çok değişse de DANG adındaki bu şarabın normalde 1 şişesi 45.000 dong yani 2 dolar civarında ..
(1 dolar 20.000 dong )
Unesco'nun dünya kültür mirasına aldığı Hue kenti parfüm nehri (Huang nehri) iki kenarına kurulmuştur. BU nehre bu ismin verilme sebebi yıllar önce nehre dalları sarkan ağaçlardan düşen çiçeklerle (Gienseng çiçekleri) nehir suyunun güzel kokması..Maalesef savaş sonrası nehrin bu özelliği kaybolmuş..Kokusu bir yana hiç de hoşa gitmeyen bir renkle akıyor..Ancak oldukça geniş olan bu nehirde botla turistik geziler yapabilirsiniz..
Citadel olarak adlandırılan bölge nehrin bir kıyısında..Eskiden sadece kraliyet ailesine ait olan bu kıyıya geçiş için köprü dahi yokmuş. 20.yy da yapılmış..Yasak şehir de Citadel içinde yer alıyor..
Hue'deki Yasak Şehir, surlarla çevrili, halkın girmesi yasak...Sadece imparatorun ailesi, hizmetlileri, askerleri için oluşturulmuş bu kompleks epey geniş bir alana yayılmış..Yasak şehirin bir diğer adı da Mor şehir.. İlk karşınıza çıkan binada imparatorun taht odası vardır ve Thai Hoa sarayı diye adlandırılır..Burda 80 adet kırmızı sütün kullanılarak heybetli görünüm vurgulanmıştır ve içerde fotoğraf çekmek yasaktır..Burayı gezdiğim yıl olan 2011 başında belgesel nitelikte fotoğraflar çektim..Çünkü ABD- vietnam savaşında "tet" saldırısından sonra ABD nin intikam almak üzere taş taş üstünde kalmayacak şekilde yıktığı yerdeyiz..Şimdi gezen turistlerin bıraktığı paralarla eski haline benzer şekilde yeniden ayağa kaldırmaya çalışıyorlar..Eskiden çok şaşaalı olduğunu belli eden bahçede küçüklü büyüklü göletler,köprüler, şadırvanlar, köşklerin olduğu bir şehir burası ve bir binada eski halinin maketi sergileniyor..Böylece göze görünür restorasyonu bitmiş binaların epey az olduğunu algılıyorsunuz..Yani fotoğraflarım bundan 10 yıl sonrasını yansıtmayacağından belgesel nitelikte...Bu da beni her fotoğrafçı gibi heyecanlandırdı..Yangın izlerini hala taşıyan duvarları, tadilatta olan kapıları, yer yer ot bürümüş taşlarla kaplı araziye dönmüş alanların fotoğraflarını çektim..
Vietnamadaki hanedan kralları aynı Mısır'daki firavunların yaptığı gibi tahta çıktıktan sonra ölünce gömülecekleri mezar yerlerini yaptırmaya başlıyorlarmış..Gömülmek dedim, çünkü budist olmalarına karşın Vietnamlıların çoğu yakılmayıp toprağa gömülmeyi tercih ediyorlar..Bunun nedeni İsa, Muhammed gibi peygamberler ve diğer felsefelerden etkilenmiş olmalarıdır herhalde..
Bu şehirde bu nedenle 7 tane kral mezarı var..İçlerinde en büyüğü ise Tien Dinh'in mezarı..
Bu kral önceden gelerek Budaya ibadet ettiği bu tepeye mezarının yapılmasını buyurmuş..Çünkü Hue'den biraz uzakta..Ve burası mezar olarak yapıldıysa da ölene kadar yaşam olanı da olmuş ve bu nedenle bu şekilde tasarlanmış..Mezar olarak yapılan bu tepede mimari taraçalar şeklinde planlanmış.Yüksek merdivenleri çıkıp ilk taraçaya geldiğinizde taştan heykel şeklinde hayvan ve insanlarla süslü kolonları görüyorsunuz..Daha sonra ortada mozolenin yer aldığı bina var..Bir sonraki taraça oturma (ikametgah) için yapılmış binanın bulunduğu yer..Buradan vadiye baktığınızda manzara güzel..İçerde zenginliği yansıtan duvar bezemeleriyle şaşırıyorum..Müze tadında gezilip görülecek bir kompleks burası.. Ayrıca dışarda bulanaan ejderha ve diğer hayvan heykellerinin gözlerinde oldukça büyük ve değerli taşlar kullanılmış..
Hue şehrinde yılbaşı gecesini de geçirerek 2011 yılına merhaba dedim..Şehir içinde renkli hareketli turistik mekanlardan birinde yeniyıl partisi vardı..Çevremde birçok kız-erkek vietnamlı gençle farklı bir atmosferdi..
Vietnamda tapınaklara PAGODA adı veriliyor..taş,tuğla nadiren de tahtadan yapılan budist tapınaklardır..genellikle dört yada daha fazla kenardan oluşan bir taban üstüne oturmuş 5-13 katlı koni benzeri yapılardır..Her katın çevresinde saçak bulunur ve herbiri tanrı katlarını temsil ederler..Kökeni Hindistandaki STUPA lardır..Seylanda DAGOBA adını aldığı görülen bu tapınaklara Fransızların dilinin dönmediğinden pagoda adı verildiği de rivayet ediliyor..
Thien Mu pagodası 7 katlıdır..
DANANG
Bu şehir Vietnam'ın 4. büyük, orta vietnam'ın ise en büyük şehri..Havaalanı var..Çin plajında yapılmış birçok büyük oteli eskiden ABD askerlerinin dinlenip keyif yaptığı alanlara kurulmuş..Eski günlerden kalma kadın ticareti de devam ediyor..
Bu bölgede 1700 li yıllardan önce hüküm süren Hindu ve bir gurup insana CHAM denmekte ..Bunlar daha sonra müslümanlığı seçmişler ve hala isimleri Cham olarak anılıyor..Tarihtan silinmiş olan bu devletin esas yerleşim yeri orta Vietnamsa da Kamboçya güneyine kadar uzanan bir coğrafyadaymışlar..Özellikle mekong deltasında bolça Cham yazısı ve Cham köyü görmek mümkün.. Müslüman olma sebepleri geldikleri yerin Malezya,Endonezya olması.. Önceleri Hinduizm ve Budizmden etkilendikleri için Danang'daki bu Cham halkına ait müzede Hindu tanrı Şivanın sembollerinden oluşan heykelleri görmek mümkün..
Ayrıca Cham halkı burda, kamboçyadaki Angkhor tapınaklarını taklit ederek "My Son " adında güzel tapınaklar inşa etmişlerdir..
HOİ AN
Dünyanın bir çok yerinden gelen gemiler burdan ipek, porselen, çay, karabiber, alırlarmış.. Ancak daha sonra kumla dolan limanı denizden uzak olduğu için yerini Danang'a bırakmıştır.. Şehrin kurulu olduğu nehrin adı Thu Bon ve denizden gelen tekneler için kıyıdan içeriye 2 km. lik bir yol gerekiyor.. Nehrin üstündeki "Japon köprüsü" zamanında ticaret yapan Japon ve Çinli mahallleleri birbirine bağlarmış..Köprünün yapımı ay takvimine göre maymun yılında başladığından bir ucunda maymun heykeli varken, köpek yılında bittiğinden diğer ucunda da köpek heykeli var..
Nehir kıyısını takip eden Bach Dang caddesinde şehrin çok farklı bir pazarı var..Bu caddenin bir paraleli içerdeyse alışveriş yapılacak birçok dükkan sizi bekliyor..Özellikle kumaş seçip ölçülerinizin alınmasını takiben hiç provasız dikilmiş bir takım elbiseyi 4 saatte teslim etmeleri bu dükkanları daha da cazip kılıyor..
Benzer şekilde ayakkabı imalatıyla da ilgileniyorlar..
SAİGON (HO CHİ MİNH CİTY)
Vietnam mozaiğini en güzel gösteren yer olmalı..Şehir önce fransızların sonra ABD nin etkisinde uzun yıllar geçirdiği için batılı tarzda binaları, yolları ve parklarıyla dikkat çekse de vietnamlıların yaşadığı bir yer olunca tamamen karma bir görünüm almış..Yollar gene bisiklet, motorsikletle dolu ama bu sefer zenginlik göstergesi yeni araba ve jeepler de hemen göze çarpıyor..
1789 da Pren Nguyen güneydeki asilerden kurtulmak için fransanın yardımını isteyince fransızların etkileri burada başlıyor..3.Napolyon 1859 da Saigon kalesini alınca 1862 de burası bir fransız kolonisi olur..Burdaki bataklıkları kurutup sivrisineklerle savaşmak üzere binlerce ağaç dikerler..Kumarhaneler açılıp şehir nüfusu artar..Kanunsuz işler yapılmaya başlar..Vietnam savaşında ABD nin elinde olan şehir 1975 de kuzey Vietnam ordusu tarafından alınınca adı da değiştirildi..Birçok fransız isimli cadde ve sokakların da adı değiştirildi..sadece bilime saygılarından Louis Pasteur, Albert Calmette, Alexandre Yersin sokakları aynen kaldı..
Şehirde çinlilerin oluşturduğu bir semt (Cholon mahallesi) ve bu semtte bulunan kapalı bir çin pazarı (Binh Tay) var..Herşeyin satıldığı bu pazar ucuz da.. Hanoi dekinin bir benzeri olan ünlü "su kuklası" nı bu şehirde de seyretmeniz mümkün..
Ziyaret etmeden geçmemeniz gereken bir yer de "savaş müzesi" burası ABD-vietnam savaşının nasıl bir insanlık savaşı olduğunun kanıtı..
ABD savunma bakanlığına göre 1961-1971 yılları arasında 72 milyon litre toksik kimyasallar vietnam üzerine sprey şeklinde sıkılmıştır..Bunların 44 milyon litresi
agent orange (denen böcek ilacı ve yaprak dökücü) idi.Ancak Colombiya üniversitesi fen bilimcilerinin raporuna göre sprey edilen ordunun duyurduğunun iki katı yani 100 milyon litre olup bundan etkilenen yerleşim merkezi 3851, kişi sayısı ise 2.1-4.8 milyon vietnamlıydı..
Ayrıca buldozer görevindeki tanklarla ülke dümdüz edilmişti..Bu tanklardan birkaçını da müzenin bahçesinde sergiliyorlar..Bu kadar güzel doğası ve şirin insanları olan bir ülkeye bu vahşeti yapınca o insanlarda ne yaşama ne gülmeye heves kalıyorki ,yüzleri hala 40 yıl önceki olayların izini taşıyan onlarca kişiye rastlayabiliyorsunuz..Bu kimyasalların toprağa bulaşması sonucu 40 yıl da geçse yiyeceklerle ve besi hayvanlarıyla hala vücuda alınmasının söz konusu olduğu söyleniyor..
Doğal olarak beyaz ırkı sevmiyorlar..Nasıl sevsinler ki..Ama turist olarak tahammül göstermekteler..
Müze çıkışında savaş sonrası doğan anormal yapıdaki insanlardan oluşan bir gurup müzik icra ederek bağışlarınız için sizi bekliyor..
Bu iç karartan görüntülerden uzaklaşıp hemen yakındaki muhteşem parkta dinlenmek ve etrafı seyretmek mümkün. Gerçeklerle yüzleşmek insana ağır da gelse hayat devam ediyor ve dışarda bunu unutmaya çalışan binlerce insanın arasına karışıp gidiyorsunuz..
bitleri ayıkladığına dikkatinizi çekerim..Sokakta sık rastlananbir tablo..
İlki sokaktaki elektrik kabloları..İkincisi ise öndeki tezgahta bulunanlardan kırmızı olanın bir çeşit elma olduğu..Oldukça sert sulu ve lezzetli, çok ince kabuğuyla birlikte yenebiliyor ancak sıcakta çabuk bozulup çürüyor..
Burdan sonra Ho Chi Minh City'nin güneybatısına doğru otobüsle gidip Mekong nehrinin deltasında tekneyle yapacağımız seyahat başlıyordu..
Haritada görüldüğü gibi Güneydoğu asyalıların yaşam kaynağı olan bu müthiş nehir HindiÇin denize 9 ayrı kola bölünerek kendi gibi büyükbir deltayla karışmakta...Bu kollarda yapılan tekne yolculuğu turu deltada su üstünde yaşayan vietnamlıların yaşamını görmenin en güzel yolu..
Bizim gezimiz My Tho dan başladı..
ANGHOR TAPINAKLARI (KAMBOÇYA)
Angkor tapınakları bölgesinde, 200 m2 gibi geniş bir alan yayılmış 70 e yakın tapınak vardır..9-14.yy da inşa edilmiş görülmeye değer muhteşem yapılardır ve Unesco dünya kültür mirası listesindedir. Khmer imparatorları buraya Güneydoğu asyanın en güçlü imparatorluğu olarak bu ihtişamlı yapıları yapmışlardır.. Bu imparatorluk, güneyde Vietnamdan, kuzeyde Çinin Yunnan bölgesine, batıda da Bengal körfesine kadar uzanmaktaydı.. Bu tapınakları günlerce gezmek mümkün..Gezi için planlanan yer en yakın yerleşke olan Siam Reap olmalı..Bu şehir adını, Siam krallığı ile yapılan savaşlarda kazanılan zaferle, "Siamlılardan kurtulma "anlamına borçlu.. Tapınaklar bölgesi şehre 5 km. civarında bir yakınlıkta ve tuktukla erişmek mümkün..Tuktukların günlük kişibaşı kirası 5 dolar..1 günlük tapınak ziyareti için girişte 20 dolar ödenerek bilet alınıyor..Bu bileti her tapınak girişinde göstermekle yükümlüsünüz yoksa geziniz sona erebilir.. Kiraladığınız tuktuk sürücüsü genelde ingilizce bilse de en azında gezilecek rotadan haberdar ve her tapınak gezisinden sonra beklediği noktaya ulaşıp gezinize devam ediyorsunuz..Yoksa bu geniş alanda yürüyerek gezmek hem mesafeler nedeniyle yorucu hem de zaman kaybı olurdu..
Alanın girişinde yer alan en önemli ve en büyük tapınağının ismi Angkor Wattır...Angkor Watt'ı çevreleyen duvar , 190 m.lik ende olup 1.5 km ye 1.3 km. lik bir alanı kuşatır...Buranın siyah renkli taşları 50 km. fazla bir uzaklıktan taşınmıştır..
Angkor Watt sabah 6 da gün doğarken......
Angkor WattTapınak içi
Angkor Watt tapınak içinden
Angkor Watt tapınak içinden..
Angkor Watt tapınak içinden
Angkor Watt içinde APSARA denen l dansçılar..
Angkor Watt içinden
Angkor Watt avlusundan
Angkor Watt girişteki heykellerden
Angkor Watt içinde ibadet
Angkor Watt içinden
Daha sonra 31 metre daha yüksekte bulunan 3. seviye vardır (topraktan 55 m . yüksekliktedir..) ve merkezdeki kuleyi oluşturur tüm oluşumların birleştiğine işaret eder..
Angkor Watt dışında yollar
Angkor Watt detay
Angkor Watt tapınağı uzaktan
Bu alanda ikinci gezilecek yer Angkor Thom dur..10 km karelik bir alana yayılmış olan şehir, en büyük Angkor kralı 7. Jayavarman tarafından yaptırılmıştır.. Bu sırada nüfusu tahminen 1 milyon olan şehrin evleri hatta sarayı ve diğer yapıları tahtadan yapılmıştı..Çünkü taşlar ve tuğlalar ancak tanrılara ait yapılarda kullanılabilirdi..Şehrin beş adet 20 şer m. yükseklikte giriş kapısı vardır.. Doğudaki fillerin de görüldüğü kapı aynı zamanda "zafer kapısıydı"..Her kapıda ayrıca bir tarafta 54 tanrıya diğer tarafta 54 iblise ait figürler bulunur..
Angkor Thom şehrin 5 kapısından güneydeki..
Şehir güney kapısı önündeki heykeller
16. yy da şehrin her yerini kökleriyle saran Bayon ağaçları
Şehrin çevresindeki göletlerden biri
Şehrin içindeki birçok tapınaktan biri
Alanda fille de gezmek mümkün
Baphuon tapınağının önündeki bahçe
tapınakta ibadet
Bahçedeki gölette nilüfer
Buphuon adındaki çoğu yıkılmış tapınağa giden yol..
Güneyden girişte tam karşıda ve ortadaki kompleksin adı BAYON olup 12. yy da yapılmış ve kral 7. Jayavarman'ın egosunu tatmin edecek duvarları 1.2 km lik bir bas relief şeklinde 11.000 figürle donatılmıştır..
Monarşiyle yönetilen halka kralının yüceliğini hatırlatacak bir yapılar kompleksidir.
Yer yer yıkılmış Bayondan görüntüler
Detay figür..
Fillerin terası
İç ve dış duvarlarında kabartmalar olan dar geçit
Zafer kapısı da denen doğudaki kapıdan Angkor Thom kentini terkedince geniş bir alana çıkılıyor..Tuktukla yola devam ederek kral 7. Jayavaram'ın annesi için yaptırdığı Ta Phrom tapınağına ulaşılıyor..Bu tapınağın turistik bir özelliği var..
Angkor tapınakları 16.yy terkedilmesinden sonra burada bulunan Kapok ağaçları kökleriyle heryeri sararak binaları yoketmiş ve alanı meçhul bir bölge haline getirmiş..Buralar Fransız sömürgesiyken Fransı< araştırmacılar eski uygarlığı gün ışığına çıkarırken ağaçları ve köklerini temizlemişler..Ancak ilk halini de s aklamak için Ta Phrom tapınağını buldukları gibi bırakmışlar..Burayı ziyaret bu nedenle önem taşıyor ve inanılmaz görüntüleri fotoğraflamak isteği doğuruyor..
Tapınaklar bölgesinde dilenen, para isteyen birçok çocuğa da rastlayabilirsiniz..
LAOS
Bu turdaki son ülke Laos'tu... Yaşayan ve imkanı olan herkesin bu ülkeden bir kez yolu geçmeli, gerçekten..
Tayland kuzeyinden iki ülkenin sınırını yapan mekong nehrinden giriş yapıp gümrükten sonra nehirde 2 gün süren yolculukla Luang Probang'a varılıyor.. 1 aylık yolculukta yeniden dönmeyi istediğim yerlerin en başında geliyor..Aradaki gecede konaklanan Vang Vieng de batılı gençlerin çok rağbet ettiği bir başka güzel kasabaydı.. Hatta akşam yemeğimi orta yaşlı bir Avusturyalının burada çalıştırdığı lokantada aldım..